Oturduğu yerden ekmek yemekten, kendi fırınında ekmek yapmaya kadar gitmeyi düşünen bir delinin aklından geçirdikleri

Çarşamba, Ağustos 03, 2011

Ramazan pidesi tadında

Küçüklüğümden beri benim için Ramazan=Pide. Gayet açık ve net. Oruç tutmanın fiziksel açıdan en büyük ödülü bu sanırım. Oruç tutmayan için de içinde inceden bir suçluluk duygusu uyandıran muhteşem hamur işi. Tüm gün iş yerinde yemek-su içmeden saatler geçirip, iş arkadaşlarına sinir olup istediğin şekilde içinden adam gibi okkalı bir söylenemeyip, artık sinirler-açlık bitme raddesine geldiği zaman fırınlar pideleri çıkartmaya başlar sıcak sıcak. Neydi o açlık, o sinir? Ne oldu fırın sırasında kasap önünde kedi oldun? Ramazan pidesi oruç tutanın tutmayanın, çocuk yetişkin, müslüman musevi hıristiyan demeden herkesin gerçekten çok sevdiği bir lezzet. Bir nevi simit ama akşam yemeğinde yenen. 
Ramazan pidesi için elimde olan tarifi geliştirmek için internette gezinirken, yurdum insanının çeşitli yorumlarından kendimi koruyamadım. Alakalı alakasız, garip gurup bir sürü tarif ve yorum okudum ama tek bir tanesi aklımda kaldı, 'Kardeşim madem bu kadar seviyorsunuz bu pideyi, niye sadece ramazan'da yiyiyorsunuz?' Haydi bakalım bir de burdan koparın somunu. Haydaaa. Evet hakikaten neden yemiyoruz bu kadar sevdiğimiz bu pideyi? Un, su, maya değil  mi sonuçta, e eveet. Peki bu pideyi bu kadar sevmemizin nedeni senede sadece 1 ay olması mı? 
Bu olay hep ilgimi çekmiştir zaten, kaçan kovalanır olayı. Hiç anlayamadım açıkçası konsepti. Popüler kültürdeki kadın tiplemesine bakıyorum, kız arkadaşlarımdan dinliyorum ama ııh, ben olamadım o insan. İçimden geleni yapma taraftarıyım hep, genelde de böyle yapıyorum, spontane deniyor sanırım Türkçe mi bu? Fevri işte. Neyse. Sen arama dur o seni arasın, 'kızııım, mesajına cevap vermeden önce 2 saat 45 dakika bekle!', nasıl yani?! Peki ben aramak istiyorum, söyleyecek bir şeyim var belki, ya da sadece konuşmak istiyorum, bunlar önemli değil mi. Yok güzelim, kaçan kovalanır, beyaz ekmek bak her gün çıkıyor kimse yüzüne bakmıyor, ramazan pidesi 1 ay çıktı mı baş tacı oluyor.
Aklıma bu sorunsal takılınca direk uzun süredir ihmal ettiğim sevgili blog'um geldi. Bir nevi ramazan pidesi o da, çok sevmeme rağmen hep yapmadığım. Aklıma gelse de yazmadığım. Ben de ramazan dışında ramazan pidesi yemek isteyenlere, istediği insanı istediği zaman arayabilenlere ve işallah istediği zaman bu blogda yeni bir şey bulabilenlere pişiriyorum bu pideyi. Bir de babama tabii, baya aç çünkü.


Ramazan Pidesi


500 gr un
12 gr yaş maya ya da 4 gr instant maya
300 ml soğuk su
14 gr tuz
10 gr bal
Serpmek için, İrmik


Üzeri için 


2 ÇK yoğurt
1 yumurta sarısı
1 ÇK su
Çörek otu, susam


Eveet, gelelim fasulyenin faydalarına. Eskiden çok resim koyuyordum, kalitesiz gözüküyor, çok kalabalık gibi yorumlar aldım artık koymayacağım. Direkt tarif. Kuru kuru. Nasıl boğazınızda kalıyor görelim. Haydi bakalım.
Öncelikle unu ve tuzu iyice harmanlıyoruz. Yaş maya kullanıyorsanız ılık suda açmak lazım, buradaki püf nokta mayayı açmak için kullandığımız suyu 300 ml'den düşmek. Yoksa tarif şaşar. Suyun içine bir de balı koyarsak mayayı besler, koyalım o zaman. Unlu karışıma maya karışımını ekleyip 10 dakika yoğuruyoruz. Ben makinede yaptım, o yüzden böyle geniş geniş 10 dakika diyorum ama şart yani. Hamur yapışkan bir hamur sıkıntı yapmayın, biraz un serperek ya da ıslak ellerle işleyerek bunu aşabilirsiniz. Hamur elastik bir yapıya geldiginde, top şekli verip, bir tepsiye bol irmik serpip dinlenmeye bırakıyoruz.
Hamur 2 katına çıktığında, mayalanmış mı diye bakın bir bakalım. Bunu da işaret parmağını hamura hafifçe batırarak anlayabiliyorsun. Hafifçe batırarak derken gerçekten hafifçe diyorum, hamur mayalandıysa parmağın ezdiği yer hop diye geri gelecektir. Mayalanmış hamuru, 2 elin parmak uçlarını kullanarak düzleştiriyoruz. Bunu nasıl anlatacağımı bilemedim açıkçası, düşünme amaçlı önüme bakarken çözümü buldum. Klavyede yazarcasına dağınık bir şekilde parmaklarımızla eziyoruz hamuru. Az çok pide şeklini aldığında tekrar üzerini kapatıp, bir kez daha mayalandırıyoruz. İçinde bulunduğumuz hava koşullarında 45 dakika yeterli oluyor. Ben genelde fırının içinde mayalandırıyorum. Ayak altında olmuyor. 


Tekrar mayalanan hamuru tekrar parmakla eziyoruz. Buyrun size resim. Özlediniz mi? Yine kaçan kovalanır oldu değil mi. yaaa.




Üzerine süreceğimiz harç da önemli burada, çoğu yerde süt, yağ falan oluyor. Benim bugün mutfaktaki 'usta'mdan öğrendiğim ise daha etkili, yoğurt, yumurta sarısı ve azıcık suyu karıştırıp direk pideye sürüyoruz. Mis. Ben 2 kat sürdüm.




Üzerine istediğiniz kadar çörek otu ve susam atıp, önceden ısıtılmış 220 derece fırında 15 dakika pişiriyoruz. Veeeeeeeeeee




PİDE!

Ben pideyi tam iftara yetiştirdim ama yukarıya çıkartana kadar oruçlar açılmıştı. Bir de trip attım mutsuz ev kadını gibi, 'ben işten gelip ramazan pidesi yapıyorum, siz dışardan alınmış pideyle başlamışsınız bile' diye, sanki benim aç olan. Sonuçta pideden bir parça bile kalmadı, ramazan pidesi cepte.




PS:Çok uzatmayacağım, evet bayadır yazmıyorum, evet kaç ay oldu, evet yuuuh.  Ama bu arada pastacılık ekmekçilik okuluna mı gittim dersiniz, bir restoranda staj mı yapıyorum 9 haftadır dersiniz, artık orasını ben bilmem. Sonunda geldim. Evet neredeyse 7 ay olmuş olabilir son yazımdan beri ama olsun, zararın neresinden dönülse kardır değil mi? Kendimi teselli ediyorum çaktırmayın. Aslında yazacak o kadar çok şey oldu ki son aylarda, belki de o yüzden yazamadım. Hangisini yazsam bilemedim. Her şeyden önce, Mutfak Sanatları Akademisi'nde Ekmekçilik ve Pastacılık kursunu bitirdim. Nurtopu gibi bir stajeriniz oldu!!! Okuldan sonra ise 9 haftadır bir restoranda staj yapıyorum. Acemi fırıncı gerçek bir mutfaktan bildiriyor artık!!! Evet blog yazmaya başlamamdan sonraki bu fırın işine doğru attığım en ciddi adım bu. Ve doğru yolda olduğumu anladım. Mutfakta ayakta geçen saatler geçmiyor, uçuyor resmen. Her geçen gün heyecanla yeni bir şey öğrenmek, seneler sonra okula dönmek çok heyecan vericiydi. Tırnaklarımın kısacık kesilip ojesiz olması, boneler, makyajsız, parfümsüz, kısaca cinsiyetsiz olmam bile moralimi bozamıyor artık. 7 aydır oje sürmedim, beni tanıyanlar bilir, inanılmaz bir şey. İnsanlık için miniminnacık ama Bengi için baya ciddi bir adım bu. Okulda günde 3 tarif yapa yapa, şubat başından beri baya bir yol kaydettim şaka maka. İş yerinde öğrendiklerim de cabası.Yakında görüşürüz malzeme birikti acayip, oruç tutan bünye misaliyim, daha yeni ısınıyorum.