Amsterdam gerçekten uyuşturucu ve de her türlü XXX deneyimlerin yaşanabileceği bir yer olarak nam salmış, fakat yapılacak şeyler bununla bitmiyor. Benim ilk gelişim değil fakat Atillla'nın ilkiydi ve o da inanılmaz beğendi şehri. Bir kere inanılmaz medeni, insanları gayet yardım sever, bisikletlerine falan biniyorlar, kimse kimseyi takmıyor. Bu kadar 'kötü' bir şöhrete sahip bir şehrin bu kadar iyi çıkması gerçekten hoş ve şaşırtıcı. Demek ki herkesin ve her şeyin ikinci bir şansa hakkı var...Böyle de bir anda konuyu derinleştiririm,
Atilla da, ben de yemek düşkünü olduğumuzdan, tatile gitmeden önce bilumum sitelerde yaptığım araştırmalar sonucu, aklımızda denememiz gereken restoranların listesi ile 'saldırdık' Amsterdam'a. Mutlaka denememiz gereken şeylerin başında deniz ürünleri, kaburga ve hamburgerler vardı. E biz de denedik tabii.
Amsterdam'da her yemekte aynen bizdeki gibi önce ekmek geliyor. Ekmek ama ne ekmek!!!Sıcacık yanında muhteşem tereyağı ile, yumuşacık fırın ekmekleri.
Çoğu zaman insan kendine ana yemeğin ekmek olmadığını hatırlatmak zorunda kalıyor.
Cafe de Klos, kaburgaları gerçekten harika, 10 üzerinden 10. Kesinlikle denenmesi gerek. Yalnız 16:00da açılıyor ona göre, bizim gibi öğlen yemeğine gidip sonra kendinizi alışverişe vermek zorunda kalabilirsiniz, o zaman öğle yemeği biraz pahalıya gelebiliyor.
Visrestaurant Lucius, inanılmaz deniz ürünleri, özellikle kabuklular. Bu Atilla'nın yemeği,
Bu da benim. İ-na-nıl-maz.
Burger Bar, her türlü burger. Konsept gayet basit aslında, ekmeğini seç, etini seç, malzemeni seç, bu kadar.
Bu arada Burger Bar'ın yanında bir tanıdığa rastladık, baya bir garipti.
Amsterdam'dan bahsedip, peynirden bahsetmeden olmaz. Ben açıkçası Gouda peynirinin bu kadar çeşidinin olduğunu bilmiyordum. Şütte'de sadece karabiberli, sade ve kimyonlusu ile tanışıklığım olduğundan, ismini hatırlamadığım peynir dükkanına girince gerçekten kelimenin anlamıyla çeşit bolluğundan başım döndü.
Hollandalılar bir de hardalı çok seviyor sanırım, her yerde bol bol hardal çeşidi var, özellikle de ballı hardal.
Sokaklarda dolaşırken özüme çarpan şeylerden biri de her köşe başında bulunan fırınlar! Minicik, sıcacık, tatlıların üst üste dizildiği dükkanlar var her yerde. Orada çektiklerim de altta.
Ben çilek sevmediğimden denemedim, ama kruvasan+çilek+krema, kötü olamaz herhalde benim bile canım çekti.
Benim favorim...
Dışı yumuşacık hamur, içi muhteşem krema.
Boş bir Amsterdam'dan, boş bir İstanbul'a dönmek inanılmazdı. İstanbul boşken zaten yeni bir şehir gibi, insan normalde yapmaya üşendiği şeyleri yapabiliyor rahatça. Ben garip bir şekilde milliyetçileşiyorum yurt dışında, hemen özlüyorum bu deli manyak şehri. Gelişmiş ülkelerin kuralları, sakinliği, düzeni ilk bir kaç gün rahatlatıcı olsa da, özlüyorum işte. Bağımlılık bu olsa gerek...Yazının adı Bitmeyen tatil, gerçekten arkadaşlarla geçirilen inanılmaz güzel ve upuzun bir 10 gündü bur hafta, har anı dolu dolu. Eski arkadaşlarla uzun süre aradan sonra geçirilen özlenmiş zaman, yeni arkadaşları daha da sevdiren şeyler, gerçekten de bu tatili tatil yaptı benim için. Artık çalışmadığım için bu tatilin tadını ayrı çıkarttım, şimdi zor bölüm başlıyor ve bazı kararlar vermek, kendini motive etmek lazım. Yandık ama böyle bir aile ve böyle arkadaşlarla eminim daha kolay olacak. Çok uzattım cupcake yapmaya iniyorum mutfağa.
Unutmadan, Amsterdam'dan topladığım peynirleri arkadaşlarımla muhteşem bir brunch'ta yedik. İstanbul'da bayram böyle kutlanır işte. İnanılmazdı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder