Oturduğu yerden ekmek yemekten, kendi fırınında ekmek yapmaya kadar gitmeyi düşünen bir delinin aklından geçirdikleri

Pazartesi, Kasım 29, 2010

Simitin kuzeni Bagel

Cumartesi akşamı çıkmamak aslında bir lütuf, ben bu pazar sabahı bunu öğrendim. Çok planlar yapılıp, gerçekleşen 0 planla geçen bir hafta sonu, beni şaşırtıp en iyi partiden daha mutlu etti. Ben ne kadar geç yatsam da odamda perde olmadığından mıdır, hep erken kalkıyorum ama önceki gecesi azılmamış sabahın tadı bir başka oluyor. Erken edilen kahvaltı, ter kokmayan gym, bitmeyen enerji, trafiksiz yollar ve sessizlik. Yaşlanıyorum galiba. Erken kalkınca erkenden halledilen günlük işler de cabası, böylece öğlenden itibaren arkadaşlarla yapılacak bilumum şeye zaman kalıyor, artıyor bile. Geçen hafta uzun süredir ilk defa dışarıda Cumartesi'nin keyfini çıkarttım, 20 derecelik hava da gerçekten insan daha ne ister ki dedirtti. Aralık kapıya dayanmışken Nişantaşı'nda (bu hep kafama takılıyor, Nişantaşı'da olması gerekmez mi?) yapılan gün ortası keyfi gerçekten paha biçilmez.
Bazıları frankfurter sever.

 Evden çıkmadım, çok sorumluyum, çok olgunum diyemeyeceğim, bunda kararsız canım arkadaşlarımın veeee annemin bana aldığı yeni sevgilim Kitchenaid'in katkısı büyük. Eve kapanıp aşk yaşadık son iki gündür gerçekten. Karıştırıyor, yoğuruyor, çırpıyor, bunları yaparken mutfağı hiç dağıtmıyor; hem de insan bakmaya doyamıyor. Yeni sevgilimin, tanıdığım çoğu erkekten daha çok işe yaradığı kesin;) (İlk gülen suratım da buraya nasipmiş, kimse üzerine alınmasın diye)
Hem güzel, hem akıllı.


Muhteşem Cumartesi'den Pazar da geri kalmadı. Bir önceki günden hazırlayıp buzdolabına teslim ettiğim hamurdan yaptığım, tek kelimeyle i-na-nıl-maz bagel'larla edilen kahvaltı paha biçilmezdi.

Üzerine Benny ve Toro'yla yaptığım 'tempolu' yürüyüş de, bagel'dan aldığım kalorileri bir nebze de olsun hafifletti. İstanbul'da insanın köpekleriyle yapabileceği şeyler sınırlı, iyi havaya da çok bakıyor ne yazık ki. Tabii benim oğullarımın da sosyal ortamlarda birer canavara dönüşmesi işleri hiç kolaylaştırmıyor. Bu nedenle sadece arabaya binmek bile benimkileri acayip mutlu ediyor. 
OLEEEY!!!!


Hep imreniyorum kafelerde köpekleriyle oturabilen insanlara, o ne medeniyettir. Ben en son Toro'yla bi yere gittiğimde, sandalyeme bağlayıp lafa daldığımda kendi ipini yiyerek karşı kaldırıma geçmişti. O yüzden bu pazar ilaç gibi geldi bize, sahilde sürekli köpeklere laf atan yurdum insanı bile bozamadı keyfimizi. Gerçekten, köpeğe 'pisi pisi' demek nedir? Çeşitli nedenlerden uzayan yürüyüşümüz sonunda baya bir yorulduk, sadece ben değil.
Evet, belli oldu hepimizin ihtiyacı var spor yapmaya, tek benim değil, Benny resmen öldü.


Gerçekten, İstanbul'da yaşamama rağmen boğazda yaptığım yürüyüşler 2 elin parmaklarını geçmez herhalde. Millet şehirlerde sokaklarda araba, kamyon, asfalt demeden koşuyor, yürüyor, ben malak gibi evde yatıyorum bu güzelim şehirde. Evet, bazı şeyleri değiştirme zamanı geldi sanırım.

Şimdi sırada tarifim var. Tarif, bagel tarifi. Amerikalı'ların bizim simit tükettiğimiz gibi tükettikleri bir hamur işi. O da yuvarlak, o da hamurdan, o da her an yenilebilir. Tek farkı, ve benim bagel'ı daha çok sevdiğim nokta da bu açıkçası; daha tombik olması. Böylece içine bilumum malzeme doldurulup sandviç halinde de yenebiliyor. Simit'in beyaz peyniri ne ise, bagel'inki de krem peynir. Oof bir de üzerine füme somon, kapari, dereotu ve limon suyu...Tarifi veriyorum, yoksa bitmeyecek bu iş.

Bagel

Hamuru için

40 gr eritilmiş tereyağı
2 1/4 ÇaK kuru maya
2 1/4 cups ılık su
2 ÇK şeker 1 ÇK bal
3 ÇK 'solid vegetable shortening' -şimdiii bu vegetable shortening nedir ben çözemedim, çok da uğraşmadım ama yaptığım arama sonunda, yerine tereyağı kullanılabileceğini öğrendim, öyle de yaptım, 60 gr tereyağı
1 ÇK tuz
2 ÇaK karabiber
6 cups un

İçinde kaynayacağı su için

8 cups su
1/4 cup şeker
1 ÇaK karbonat
1/4 cup pekmez- tarifte yoktu ama bagel tariflerine bakarken, çoğunda 'barley malt' diye bir şey gördüm, pekmeze benziyordu ekledim, zararını görmedim

Bagel'lerın üzeri için

2 yumurta akı
1 ÇK soğuk su
Susam, haşhaş tohumu, sarımsak tozu, soğan kurusu
Tuz


Önce mayalandırma işlemini başlatarak girdim olaya, 1/4 cup ılık(ben hafif sıcağa kaçan kullandım) suya, mayayı çırptım.İçine balı da ekleyip, mutfağın ılık bir yerine bıraktım, krema gibi olana kadar.

Bu arada geri kalan suyu, 60 gr küp küp tereyağını, kremalaşan mayayı ve tuzu muhteşem mikserime koydum. biraz karıştırdım ama küp tereyağıyla su tabii ki de karışmıyor. Tarif bir garip, katılıyorum. Durum bu olunca, uğraşmadan direk üzerine yedire yedire 6 cup unu boşalttım. Bu arada mikser sürekli çalışır haldeydi, iyi karıştırın.

Bir hamur oluştuğunda, hiç oluşmasa daha iyiymiş dedirtecek derecede yapışkan, biçimsiz ve sinir bir hamur. Zorla karıştırma kabından ayırıp unlu tezgaha attım.

Tezgahı unlamak bahanesiyle eklenen 1.5 cup undan sonra, hamura benzeyen hamuru, erimiş tereyağı ile yağlanmış borcama alıp, üzerini de yağladıktan sonra, plastik filmle kapattım ve 2 katına çıkana kadar bir köşede beklettim. 2 katına çıkan hamuru, bir kaç kere yoğurup havasını aldıktan sonra, yağlayıp, üzerini kapatıp, 1 gecesini geçireceği buzdolabına koydum.

Vee geldik pazara. Geleceğe dönüş oldu biraz, zaman falan geçti, hamur kocaman oldu, artık pazar sabahı, hadi bagel zamanı!!!!! Her şeyden önce fırını 240 dereceye kuralım, en önemlisi bu.

Buzdolabından çıkan hamuru ikiye böldüm, 2. parçanın üzerini kapatıp dolaba koydum. Tezgahtaki parçayı 5 eşit parçaya bölüp, hafif hafif unlayarak top yaptım, bu baya eğlenceliydi.

Şimdi işte bagel işinin en can alıcı noktası. Bagel'ı bagel yapan şekli vermek. Hamuru baş ve işaret parmağı arasına alıp del diyor tarif. Yok yaa??? O kadar basit değil ki, şaşarsın. Parmak yapışıyor, bagel kopuyor, dairelikten çıkıyor, abidik gubidik hamur parçasına dönüşüyor bu meret.

Ben deneme yanılma ile becerdim işi, ki en sevdiğim öğrenme biçimi, denemeden, yanılmadan öğrenilmiyor, ezber yok! Baş ve işaret parmağını unlayıp, bagel'ı çimdirerek deliyoruz, işaret parmağının etrafına geçirdiğimiz hamuru, hulahop çevirir edasıyla parmak etrafında çevirip, tepsiye bırakıyoruz. Voila.

Evet, simitte olduğu gibi kuzenlerinde de şekil sıkıntısı mevcut. Genetik herhalde, olduğu kadar artık. Şaka bir yana burada bir dipnot vermeden geçemeyeceğim, delikleri olabildiğince büyük tutuni hamur çok kabaran bir hamur, sonra benimkiler gibi açma/bagel karışımı deliksiz 'türk beygıl'ına kalırsınız. Ki bence güzeller...Neyse.

Bagel'lar fırınlanmadan önce kaynatılıyormuş. Haydaa. Peki dedik, 8 cup su+pekmez+karbonat+şekeri kaynattık. Bu arada da internette okuduğum tarif yorumlarında, kaynar suyun mayayı öldürdüğü, bagelların dağıldığı gibi korku hikayeleri okudum, ödüm patladı ama tarifime güvendim. Kaynar suya bagel'ları attım, dibe çöktüler önce, yüzeye çıkan bagel'ları taraf başına 1 dk kaynattım ve fırın tepsisine aldım.

Bagel'ları tatlandırmak için, üzerlerine çırpılmış 2 yumurta akı+su karışımını 2 kat sürüp, bilimum malzemeyi de serpiştirdim.

Benim en sevdiğim bagel olan 'everything' bagel'ı taklit etmeye çalışıp, haşhaş tohumu+toz sarımsak+toz soğan+susam karışımını bagel'lara yedirdim.

240 dereceye ulaşan fırının en altına bir borcam koydum, cam ısınana kadar, 10 dk kadar bekleyip, yarım bardak soğuk su ve birkaç buzu , bagelları fırına attıktan hemen sonra sıcak borcama döküp hemen fırının kapağını kapattım. Buhar odası senaryosu, anladınız. 20 dk sonra, fırını kapatıp, kapağını açıp, bagel'ları 5 dk daha öyle beklettim.

Ve, alın size evde bagel. Soğuma teline aldım, muhteşemler. Söyleyecek bir şey yok artık.

Budur.

İçi yumuşacık, fırından çıkmış normal ekmek gibi, dışı simit gibi çıtır çıtır. Bir insan pazar sabahı daha ne ister ki?


Tazeyken olduğu kadar, bu akşamüstü atıştırmalık olarak, zeytin ezmesi+kaşarla tost makinesinde kızarmış bagel muhteşemdi. Her yola geliyor yani. Vay vay vay.


Blogu yazana kadar, gururum sönmesin diye bagel resimlerini yine de koydum Facebook'a. Gerçekten çok gurur duydum, inanamazsınız. İnsanlık için minik, Bengi için süper bir adım bu hamur parçası. Özellikle şu son günlerde becerebildiğim tek şeymiş gibi geliyor. Duygusallık bir yana, en büyük destek ve yiyemediği için kahrı taaaa GuangZhou'da noodle ve köpek etiyle beslenen, bana GuangZhou diye bir yer olduğunu öğreten, Çin'deki tek okuyucularım, çin işkencesi mağdurları Tolga ve Ece'den aldım. Bizden hiç bahsetmiyorsun diyorlar sürekli, bu bagel'ları onlara ithaf ediyorum. Gözden uzak gönülden uzak derdim de, sıkıntı yok, Blackberry sağolsun.

Dipnot: Blogu okumadığını bildiğim sevgili gelecek bridesmaid(hahahahha) adaylarım, size de ders olsun bu, Çin'de bile okuyan var, siz İstanbul'da okumuyorsunuz;)

3 yorum:

  1. nedir bu bosluk ya hadi tempo tempo

    YanıtlaSil
  2. İg den gelip zevkle okudum,harikasınız bengi hanım

    YanıtlaSil
  3. Çok sevimli :) Benim 2010’da açtığım blogumu hatırlattı.. Ve hayallerinden vazgeçme mottosunu �� Harika bir başlangıç olmuş ��

    YanıtlaSil